Ben yine geldim...



Yine uzun uzun bir ara verdikten sonra kendimi artık klavye başına atıyorum. farklı farklı mecralarda kısalı uzunlu, sanal ortamı, kalemi defteri derken yine yazmaya vurdum. 

Yine araya uzun aralıklar girer mi bilmem ama yine deniyorum. Yazmanın terapötik etkisinin yanısıra bir taraftan da içsel yargıcımın (eleştiri makinesi) sesine kulak tıkamak gibi bir amacım daha var. 

Yazmak için uygun koşulları beklemek, olması mümkün olmayan "mükemmeli" yaratma çabası, en iyisi olmayacaksa olmasın kafası, doğru zamanı beklemek, ilham gelmesini beklemek vs vs derken yaz(a)mamak. 

Halbuki yaz geç! Ne olursa olsun! Edebi bir iddia yok, kimseye birşey ispat etme gayreti yok. Yaz! Belki okuyan olur, belki olmaz. Okuyup da kendine dokunan birşey bulan olur belki, bir kişinin dahi içinde filizlenen bir yeşillik olsa, bir umut ekebilsem ya da evet yalnız değilmişim dese yeter bana. Hoş, kimse birşey demese veya okumasa da yazmam lazım! 

Benim kendimi iyileştirme yöntemim bu! Bunun ayırdında olarak bunun rutine bindirmeliyim. 

Kısa-uzun, anlamlı- anlamsız, bütünlüğü olan- dağınık, ne gelirse yazmak var bundan sonra!


Başka mecralarda da ufak ufak ısınma turlarındayım. Biraz ısınınca iki ortamı birbirine bağlamak niyetindeyim. Du bakalım!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Ba(ğ)zı farkındalıklar...

 Dün üzerine düşünmek üzere bana yöneltilen 2 soru üzerine yazacağım.  "Yaratıcı özdeğerinin düşmanı olduğunu düşündüğün kim var? Veya ...